Takvimler 1 Mayıs’ı gösterdiğinde, dünyanın dört bir yanında meydanlar, pankartlar ve sloganlarla dolup taşar. Ancak bu görüntüler yalnızca bir kutlamanın değil, yüzyıllardır süregelen bir mücadelenin yansımasıdır. 1 Mayıs, sadece “işçilerin bayramı” olarak görülmemeli; bir tarihin, bir hafızanın ve bir adalet arayışının taşıyıcısı olarak anlaşılmalıdır.
Her şey 1886 yılında, Amerika’nın Chicago kentinde başladı. Haymarket Meydanı’ndaki direniş, bugün hâlâ kulaklarımızda yankılanan bir çağrıyı başlattı: “Sekiz saat iş, sekiz saat dinlenme, sekiz saat canımız ne isterse!” Bu masum ve insani talep, dönemin patronları ve güvenlik güçleri tarafından kanla bastırıldı. O meydanda hayatını kaybedenler, yalnızca iş günü saatleri için değil; insan onurunun, emeğin ve eşitliğin kutsallığı için bedel ödedi.
Bugün bizler, günde 8 saat çalışabiliyorsak, haftalık izin hakkımız varsa, iş güvenliği yasaları varsa, bu kazanımlar gökten inmedi. Onlarca yıl süren mücadelelerin, direnişlerin, acıların ve kayıpların sonucu olarak geldi.
Türkiye’de 1 Mayıs’ın tarihi de az çalkantılı değildir. 1923’te ilk kez kutlandı ama birçok kez yasaklandı, susturulmaya çalışıldı. 1977’de Taksim’de yaşanan o kara gün, yalnızca 34 canı değil; bir ulusun vicdanında da derin bir iz bıraktı. Bugün hâlâ o günün failleri meçhul. Ama biz eminiz: O gün orada ölenler, sadece işçi değil, bir fikrin neferiydi.
2009’dan bu yana 1 Mayıs, “Emek ve Dayanışma Günü” olarak resmi tatil. Ama bu tatil, tatil yapılmak için değil; düşünmek, hatırlamak ve hatırlatmak içindir. Zira bugün hâlâ birçok işçi düşük ücretlerle, güvencesiz koşullarda, sendikasız çalışıyor. Bugün hâlâ iş kazaları kader gibi sunuluyor, taşeron sistem yaygınlaştırılıyor, emeklilik hayali erteleniyor.
1 Mayıs, emeğin yalnızca alın teriyle değil; onuruyla, sabrıyla ve dayanışmasıyla var olduğunu hatırlatır bize. Toplumu ayakta tutan şeyin sadece sermaye değil, o sermayeyi büyüten eller olduğunu gösterir.
Bu yüzden 1 Mayıs’ı kutlamak, geçmişe saygı, bugüne sahip çıkmak ve geleceğe dair umut beslemektir. Çünkü emek varsa, umut da vardır. Ve unutulmamalıdır ki: Emeğin değeri bilinmeyen toplumlar, eşitlik ve adaleti birer hayal olarak yaşamaya mahkûmdur.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.